23 Kasım 2011 Çarşamba

Algıda Görecelik

Bir süredir sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılan bir söz var.Tam olarak şu "Sıcak kahveyle dolu fincandan çıkan dumanlar kışın güzel görünür, yazın ise kötü. Güzellik göreceli değildir, sadece zaman insanın algılarını değiştirir." Bu sözü ilk okuduğumda "aa harbiden lan" demiştim çünkü ben ne zaman tok olsam çok sevdiğim bir yemek o an için itici gelir.Ne zaman yeni bi ortama girsem başlarda bütün kızlara bok atar ama birazcık ilgi/kızın beni kestiğini görünce "aslında çok iyi kız lan valla bak" derim.İlk günlerde bana soğuk davrandığı için götümden kusur uydurduğum kız bi anda dünyalar tatlısı masum ve güzel bi kızdır artık :)) işte bu spesifik örnek güzelliğin göreceli değil; insanın algılarına bağlı bir şey olduğuna ve zaman+durumun algılara etkisine ibretlik bir örnek,yüce bi yaradanın varlığına kanıt değildir de nedir ey iman edenler?

19 Kasım 2011 Cumartesi

TİTAN

Titanlar, Yunan mitolojisine göre efsanevi Altın Çağ'da dünyayı yönetmiş olan güçlü tanrı ırkıdır.

Genellikle baz alınan Hesiod'un theogonisine göre en başta oniki Titan vardı. Bu Titanlar değişik kavramlarla özdeştirilmiştir. Örnek olarak, okyanus, hafıza, görüntü ve doğal kanun verilebilir. Baştaki oniki Titan daha sonra başka Titanları doğurdular. Bunlardan bazıları Prometheus ve Atlas'tı. Titanlar, babası Uranus'u tahttan atan Kronus tarafından yönetilmiştir. Titanlar ise Olimposlu tanrılar tarafından tahttan indirilmiştir.

On İki Titanın Genel Özellikleri
İlk başta olan, orijinal oniki Titan ve simgeledikleri kavramlar aşağıdaki gibidir:

Kronos -- Zaman.
Okeanos -- Okyanus.
Tethys -- Yeraltı suları.
Hyperion -- Güneş.
Theia -- Görüntü ve değerli taşlar.
Koios -- Akıl ve kuzey kutbu.
Phoebe -- Karanlık ve Gizem.
Rhea -- Cinsel bereket ve dağlık bölgeler.
Mnemosyne -- Hafıza ve hatıra.
Themis -- Yağmur
Kriyus -- savaş ve barış
Iapetos --Ölümlülük,yara ve yaşam süresi.

15 Kasım 2011 Salı

İlk Sahibinden Satılık Hayaller

O güne dair hatırladığım tek şey; sivilceli bir ergenin sınıfa girip "Olm ünivde kızlar teklif ediyomuş ya lan !!" diye bağırmasıydı.Çılgınca ders çalışmaya başlamıştık,artık tam da ailemizin istediği gibi hayırlı evlatlar/örnek öğrencilerdik.Zamanla bu tempoya dayanamayan nice yiğitler telef oldu bu yolda.. Tabi bu süreç çok da uzun sürmedi "Yeter lan !! her şeyin bi adabı var,bizimde giderimiz var kendimizce,bize kız mı yok hacım!! diye kandırmaya başlamıştık kendimizi ama evet ne yazık ki bize kız yoktu..
Günler birbiri ardınca gelip geçerken koca bir devrin sonuna gelmiştik,evet artık ünivliydim.Çok geçmeden kandırıldığımızı anladım.. evet dostlar haince aldatılmış,duygularımızla oynanmıştı.Kendimce "Olsun lan hem bu gaz sayesinde üniv kazandın fena mı oldu" diyerek teselli buluyordum.Diğer tesellim ise İspanyolca sevgimdi.Uzun bi süredir Ünive gidince 2.dil olarak ispanyolca okumak istiyordum.O da olmamıştı önümüzdeki seneler için bana sunulan seçenekler Fransızca ve Almancaydı.Zaten Almanca'yı lisede 3 sene görmüş ama basit cümleler kurma yetisi dahi edinememiş biri olarak üstüne Fransızca'yı da sevmiyordum.Bana göre biraz ipnemsi bir dildi.Artık tutanacak bir dalım kalmamış,hayat felsefem yerle yeksan olmuştu.Kendimi uykuya vermeye başlamıştım,artık yeni doğan bir bebek kadar uyuyor ama o huzuru bir türlü yakalayamıyordum..

14 Kasım 2011 Pazartesi

FarmVille Kahyası Gökhan Çavuş

Bi dönem yakın bi arkadaşımın FarmVille kahyasıydım.Ondan habersiz domuz işine girmiştim.İşleri büyütüp gidicektim buralardan.. Ama olmadı işte gübre bitti mazota zam geldi,1 lira olucak dediler,Texas valisi değişti falan.Sonra bir gün bir küheylanın üzerinde Aşar/öşür vergisi memuru belirdi.. ağam elimde sadece tohumluk buğday ve arpa kaldı,bu sene mahsül iyi vermedi gözünün yağını yiyim ağam dedim.Olmayan şeyin 10da 1i ni mi alıcaksın dememle beraber kırbacını yanağımda hissettim..sonra ne var ne yoksa götürdü zaten.Günler sonra(Farmville günü.bizim dünyamızda 2-3 saat sonra) çiftliğin sahibi derebeyi geldi ya kelleni alırım ya bütün domuzları satarsın deyip bütün sabi sübyan domuzları kasaba verdi.Burası america,özgürlükler ülkesi,mollalar irana dedim diye kovdu beni.İşte o gün küçümsenip fikirlerine önem verilmeyen fakir ama gururlu kahya var ya..hala aynı lan zibidi gibi dolaşıyorum paso :D arada ameleye gidiyorum.Yövmiyeler düşük ama..

Aradığını Bulamayan Ergen Ünivli

Bu şehirde 2.ayım doldu.İlk başlarda her ne kadar yurttaki arkadaşlarımla çok çabuk kaynaşsam da etkinliklerimiz arasında sabahlara kadar çılgın batak partileri verme,8 kişi counter atma,10 abazan kordonda dolaşıp 100 metre çapında kızsız bi bölge yaratmak olsa da buruk bi sevinç vardı içimde.Zamanla kızlı ortamların aranan adamı olmasam da Ceren görünümlü Kezban arkadaşlar edindim kendime :)) gelecek için umutluydum aslında başlarda.Ama daha sonra koca bir sene,hayaliyle kendimizi gazlayıp uğrunda gündüzlerimizi ve gecelerimizi heba ettiğimiz şeyin bu olmadığını düşünmeye başladım.Açıkcası aradığımı bulamamıştım.32 kişilik sınıfımda lisedeki gibi yoklama alınması,her hafta dönem ödevi maiyetinde dolma kalem eşliğinde ödevler yapıyo olmam ve etrafımdaki grup içi asosyalliği-3-4 kişilik gruplar oluşturup başka kimseyle takılmama/Başka kimseyi gruba almama mallığı- üniversiteden soğumama yetmişti.Sırf ünive gidince uzatmaya başladı çok bozuldu yeeaa laflarını duymamak ve imkanım olduğu için geçen seneden saçlarımı uzatmaya başlamamaya rağmen her insandan benzer tepkiler alıyordum.Ünive giden her genç gibi okulun ilk haftasından top sakal bırakmaya niyetli değildim fakat daha sonra ısrarlara ve içimdeki çocuğun tatlı sesine dayanamayarak top sakal bıraktım lakin birde moğol bıyığım vardı.Annem beni Aref'e arkadaşlarımın bir kısmı Cengiz Han'a bir kısmı Altar'ın oğlu Tarkan'a benzetiyordu.Açıkcası artık bende herkes gibiydim ve bu benzetmeler beni ufaktan şizofreniye doğru itiyordu.En son kendimi arkadaşıma "Hain Kostok" diye bağırırken buldum sonrasını hatırlamıyorum zaten.Arada mekanda içerken özellikle Han Kahvesi'ndeyken "Hancı bana şarap kurda da et getir" diye bağırdığım şekliğinde rivayetler dolaşıyo artık bu titanlar yurdunda :D

Titanlar Yurdu Troy

Uzun süredir içimi kemiren blog açma fikri tam da tatilden yurda dönüp yerleştiğim şu sıralarda Dexter ve Çılgın Gitarcı'nın yeni laptoplarını görmemle beraber depreşti ve vakit kaybetmeden yüzsüzlüğün sınırlarını zorlayarak masum maskemi takınıp "hacım vize takvimine bakıcam laptopunu aliyim mi la?" dememle hayat buldu.Buldu da noldu? Sırası mıydı bu zımbırtının? Şu mübarek vize arefesinde ders çalışıyo olmam gerekirken laptop başında "Yeni blogçulara altın tavsiyeler" hedelerini okuyarak sabahlamam ve blog açmakla uğraşmam her ne kadar vizelere vazelinle gitmek zorunda kalmamla sonuçlanacak olsa da ve insan bu sonu bilse de merakla bekliyo işte.Bakalım belkide 12 titandan biri acırda sınav sorularını neyin verir rüyamda.Vermezse ve finallerde de yine bu blog yüzünden sıçarsam ve bütlere kalırsam da skiniz sağolsun titanlarım :)
Bloguma bu adı vermemin nedeni yunan mitinde daşşaklı bi yere sahip olan Troy'un kalıntıları üzerinde yaşayan bir öğrenci olmam.Bunda yunan mitolojisi başta olmak üzere mitolojiye olan ilgim ve şuan 2.üniversitesini okuyan Dexter'ın tüm gece ''Ben de önceki ünivimde mitoloji dersi almıştım herkes kaldı ben geçtim hey gidim hey'' tarzındaki içlenmeleride etkili olmadı desem yalan olur :))